İsrail’in Gazze’ye saldırılarında can kaybı 70 bin 667’ye yükseldi
İsrail ordusunun Gazze Şeridi’nde düzenlediği saldırılarda yaşamını yitirenlerin sayısı son 24 saatte, 2 artarak 70 bin 667’ye yükseldi.
Gazze’deki Sağlık Bakanlığı, yaptığı yazılı açıklamada, İsrail’in saldırılarında yaşanan can kayıpları ile enkazdan yeni çıkartılan cenazelere ilişkin son verileri paylaştı.
İsrail saldırılarıyla, son 24 saatte enkaz altından çıkarılan 2 Filistinlinin naaşı ile 6 yaralının hastanelere ulaştırıldığı bildirildi.
Ateşkesin yürürlüğe girmesinden bu yana düzenlenen saldırılarda ise 393 kişinin öldüğü, 1074 kişinin yaralandığı, enkaz altından da 634 kişinin cesedinin çıkarıldığı kaydedildi.
İsrail’in Gazze Şeridi’ne Ekim 2023’te başladığı saldırılarda hayatını kaybedenlerin sayısının ise 70 bin 667, yaralıların sayısının ise 171 bin 151 olduğu belirtildi.
– Gazze’de ateşkes ve esir takası anlaşması
ABD Başkanı Donald Trump, 9 Ekim’de Mısır’da devam eden müzakerelerde İsrail ile Hamas’ın Gazze’de ateşkes planının ilk aşamasını onayladığını duyurmuştu.
Müzakerelerin yapıldığı Mısır’da imzalanan anlaşma İsrail hükümetinin onayıyla 10 Ekim’de devreye girmişti.
İsrail ordusu, Gazze Şeridi’nde varılan ateşkese rağmen ara ara çeşitli iddialarla Filistinlilere yönelik saldırılarda bulunuyor.
Serdaroğlu: Özel sektörde kıdeme dayalı maaş skalası oluşturulmalı
Hür-İş ve Kamu-İş Başkanı Ahmet Serdaroğlu, Kanal T ekranlarında Ahmet Kaptan’ın sunduğu “Kaptanın Günlüğü” programına konuk olarak asgari ücret, hayat pahalılığı ve ülkedeki yolsuzluk iddialarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Asgari ücretin tanımı gereği “en düşük ücret” olması gerektiğini vurgulayan Serdaroğlu, Kıbrıs’ın kuzeyinde uygulanan yanlış politikalar nedeniyle asgari ücretin geçim ücreti haline getirildiğini söyledi. Özellikle özel sektörde örgütlenmenin olmamasının bu tabloyu daha da ağırlaştırdığını ifade eden Serdaroğlu, mevcut asgari ücretin yüksek gibi görünmesine rağmen piyasa koşulları karşısında yetersiz kaldığını belirtti.
“YALNIZCA ÜCRETLER DEĞİL, TEMEL TÜKETİM ÜRÜN FİYATLARI DA DİKKATE ALINMALI”
“Asgari ücret her ülkenin kendi alım gücüne ve yaşam koşullarına göre belirlenir” diyen Serdaroğlu, farklı ülkelerle yapılan kıyaslamaların yanıltıcı olduğuna dikkat çekti. Pakistan örneği üzerinden yapılan karşılaştırmalara tepki gösteren Serdaroğlu, yalnızca ücretlerin değil, temel tüketim ürünlerinin fiyatlarının da dikkate alınması gerektiğini söyledi. Pakistan’da asgari ücretin düşük olmasına rağmen gıda fiyatlarının da buna paralel olduğunu vurguladı.
“BEDELİ ÖDEMESİ GEREKENLER HÜKÜMET VE SEYİRCİ KALAN BÜYÜK SERMAYEDARLARDIR”
Enflasyonla mücadelenin devletin temel sorumluluğu olduğunu ifade eden Serdaroğlu, piyasadaki fiyat artışlarının sübvanse edilememesinin nedenlerinden birinin kamudaki yolsuzluk iddiaları ve kaynakların etkin kullanılmaması olduğunu söyledi. Bütçe açığının ve hayat pahalılığının bedelinin emekçilere ödetilmeye çalışıldığını söyleyen Serdaroğlu, “Bu bedeli ödemesi gerekenler hükümet ve buna seyirci kalan büyük sermayedarlardır” dedi.
Özellikle gıda tedarikçilerini eleştiren Serdaroğlu, bazı firmaların enflasyonu fırsata çevirerek aşırı kâr elde ettiğini, dağıtımcı ve bayilerin dahi büyük yatırımlar yapar hale geldiğini kaydetti. “Bu kazançlar tesadüf değildir” diyen Serdaroğlu, piyasanın yeterince denetlenmediğini vurguladı.
“ÖZEL SEKTÖRDE KIDEME DAYALI MAAŞ SKALASI OLUŞTURULMALI”
Yabancı iş gücü üzerinden yapılan tartışmaların da yanlış bir algı yaratmaya çalıştığını belirten Serdaroğlu, asgari ücret artışının engellenmesi için Pakistan ve Bangladeşli emekçilerin örnek gösterildiğini söyledi. Serdaroğlu, çözümün yerli-yabancı ayrımı yapmak değil, özel sektörde kıdeme dayalı maaş skalası oluşturmak ve çalışanların yıllar içinde ilerleyebileceği bir sistem kurmak olduğunu vurguladı.
Programda 26 Aralık’ta asgari ücret masasının toplanacağının açıklandığını da hatırlatan Serdaroğlu, Çalışma Bakanı ile bu konuda telefon görüşmesi yaptığını, ancak henüz resmi yazının kendilerine ulaşmadığını ifade etti.
“UZUN YILLARDIR YOLSUZLUK VE RÜŞVET İDDİALARI GÜNDEMDE”
Öte yandan, İşveren Sendikası’nın Çalışma Bakanlığı’na yatırması gereken bazı yükümlülükleri yerine getirmediğine dair iddialara da değinen Serdaroğlu, ülkede uzun yıllardır yolsuzluk ve rüşvet iddialarının gündemde olduğunu söyledi. Hükümet ortaklarını eleştiren Serdaroğlu, bu iddiaların görmezden gelinmesinin topluma saygısızlık olduğunu savundu.
“Hiçbir koltuk devletin itibarından daha değerli değildir” diyen Serdaroğlu, yolsuzluk iddialarının üzerine kararlılıkla gidilmesi gerektiğini belirtti. Suçsuz olanların aklanacağını, suçlu olanların ise bedel ödemesi gerektiğini ifade eden Serdaroğlu, kamuoyuna da bu sürecin takipçisi olma çağrısında bulundu.
Boğaziçi köyünde şap hastalığı tespit edilmesinin ardından Aygün, Sınırüstü ve Akova’da önlem alınıyor
İskele ilçesine bağlı Boğaziçi Köyünde şap hastalığına rastlanması nedeniyle köyde güvenlik önlemleri titizlikle sürdürülürken tedbir önlemleri kapsamında 3 kilometrelik alan içerisinde bulunan Aygün, Sınırüstü ve Akova köylerinde de giriş çıkışlar kontrol altına alındı..
BRT Sabah Haber’de İskele bölgesinden canlı yayına katılarak son durum hakkında bilgi veren köy Muhtarı Eniz Akşahin, köyün karantina altında bulunmadığını sadece giriş ve çıkışların kontrollü bir şekilde yapıldığını ifade ederek, hayvanların giriş ve çıkışlarına izin verilmediğini belirtti.
Kıdemli Veteriner Hekim Cengiz Ozaner de şap hastalığının insanlar için tehlike arz etmediğini sadece hayvancılara maddi kayıp yaşattığına işaret ederek, söz konusu krizin çok güzel ve planlı bir şekilde idare edildiğini ve aşılamanın da çok kısa sürede yapılacağını söyledi.
Aşılmanın çemberin dışından içe doğru yapılacağını ifade eden Ozaner, hava ve rüzgar yoluyla bulaşan virüsün çift tırnaklı hayvanlarda göründüğünü söyledi.
İşte en çok yağış alan bölgeler…
Meteoroloji Dairesi, Tatlısu bölgesine dün 26 kilogram yağış düştüğünü belirtti.
Meteoroloji Dairesi tarafından dün 08.00 ile bugün 08.00 arası kaydedilen yağış miktarlarına göre, metrekareye Tatlısu 26, Alsancak, 21, Kantara, 15, Selvilitepe 11, Boğaz 6, Kalkanlı 4, Mallıdağ 3 kilogram yağış aldı.
Holguin: 2020’den sonra bir ilk…
BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Maria Angela Holguin, Rum basınından Phileleftheros gazetesine verdiği röportajda, Rum Yönetimi Başkanı Nikos Hristodulidis ile Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman’ın Kıbrıs sorununu BM Güvenlik Konseyi kararlarında tanımlandığı şekliyle siyasi eşitlik temelinde çözme hedefi konusunda taahhütte bulunmalarının “küçük bir başarı olmadığını” söyledi.
Holguin, iki lider arasında 11 Aralık’ta gerçekleştirilen görüşmenin beş yılı aşkın bir sürenin ardından ilk kez temel siyasi konuların ele alındığı bir toplantı olduğuna dikkat çekti. Nihai basın açıklamasında her iki liderin de çözüm hedefinin siyasi eşitlik temelinde olacağını kabul ettiğini vurgulayan Holguin, bu tür bir taahhüdün 2020’den bu yana dile getirilmediğini belirtti.
İki lider arasındaki görüşmenin derinlikli, samimi ve son derece doğrudan geçtiğini ifade eden Holguin, bunu “çok iyi bir başlangıç” olarak değerlendirdi. Diyaloğun adaya taze ve yaratıcı bir vizyon getiren iki yeni lider arasında gerçekleştiğini söyleyen Holguin, bunun çatışma çözüm süreçlerinde önemli bir unsur olduğunun altını çizdi.
Yeni bir gayriresmi 5+1 toplantısına ilişkin değerlendirmesinde ise Holguin, bu aşamada bir takvim önermenin erken olduğunu söyledi. Böyle bir toplantının ancak iyi hazırlanması ve süreci ilerletme konusunda gerçekçi şanslara sahip olması halinde anlamlı olacağını vurguladı.
İşte röportajın tamamı:
Soru: Bu iyi bir başlangıç mı? Bu çabanın devamı konusunda ne kadar iyimsersiniz?
Holguin: Bence evet. Sayın Hristodulidis ile Sayın Erhürman arasındaki görüşme derinlikli, samimi ve son derece doğrudandı. Benim için bu çok iyi bir başlangıç. Beş yıldan uzun bir sürenin ardından, 11 Aralık’ta iki liderin yaptığı toplantıda ilk kez temel siyasi konular ele alındı.
Nihai basın açıklamasında her iki lider de, hedeflerinin Kıbrıs sorununu BM Güvenlik Konseyi kararlarında tanımlandığı şekliyle siyasi eşitlik temelinde çözmek olduğunu kabul etti. Bu tür bir taahhüt, liderler tarafından 2020’den bu yana dile getirilmemişti. Bu küçük bir başarı değildir.
Soru: Liderlerle üç saat geçirdikten sonra, gelecekte onlardan ne görmek istiyorsunuz?
Holguin: Bu diyalog, adaya taze ve yaratıcı bir vizyon getiren iki yeni lider arasında gerçekleşiyor. Diğer birçok çatışma çözüm sürecinde olduğu gibi, bu önemli bir faktördür. Sayın Hristodulidis, ele alınan tüm ayrıntılara tam hakimdir. Bu da diyalog sürecinin etkinliğine büyük katkı sağlar.
Toplantı sırasında her iki lider de, özlü müzakereler başlamadan önce ele alınması gereken konuları hızlıca belirleyebildi. Toplantının süresi, görüşmelerin ayrıntılı niteliğini yansıtmaktadır. Liderlerin bu kadar detaylı bir şekilde sürece dâhil olmalarından memnuniyet duydum.
İleriye dönük olarak, liderlerin temsilcilerinin rolü, liderler düzeyinde yapılacak gelecekteki toplantıların etkili biçimde hazırlanması açısından kritik olacaktır. Müzakereciler düzeyinde daha sistematik ve sonuç odaklı çabalar gösterilmesini umuyorum; böylece liderler gelecekteki toplantılarında daha çok öz konulara odaklanabilirler.
Şu anda en çok ihtiyaç duyulan şey, siyasi iradenin korunması, tutarlılık ve özlü angajmana yönelik açık bir istekliliktir. Her iki liderin de kendi toplumlarına karşı önemli sorumlulukları vardır ve önümüzdeki dönemde kararlılık, esneklik ve liderlik ruhu sergilemeleri gerekecektir.
Onların karşılıklı saygı ve ortak zemin bulmaya yönelik samimi bir istekle diyaloğu sürdürmelerini umuyorum. BM süreci kolaylaştırabilir, ancak nihai olarak yönlendiren ve anlaşan taraflar liderlerdir.
Soru: Bir taraf daha çok özlü müzakerelerden, diğer taraf ise güven artırıcı önlemlerden söz ediyor. Bunlar paralel ilerleyebilir mi?
Holguin: Bu önemli bir sorudur. Benim görüşüme göre, içerik (öz) görüşmeleri ile güven artırıcı önlemler birbirine bağlıdır ve karşılıklı olarak birbirini güçlendirir.
Güven artırıcı önlemler üzerinde anlaşmaya varılması ve bunların uygulanması, liderlerin temel özlü meseleleri ele alabilmelerine imkan tanıyacak elverişli bir ortam yaratmak için gereklidir.
Aynı zamanda, güven artırıcı önlemler üzerindeki müzakereler, liderlerin öz konuları tartışmadan süresiz biçimde devam edemez.
Doğru ele alındığı takdirde, bu iki süreç birbirini güçlendirebilir. Asıl önemli olan, atılan her adımın güven inşa etmeye ve kapsamlı bir çözüme giden yolu açık tutmaya hizmet ettiğine dair ortak anlayıştır.
Soru: Yeni bir 5+1 toplantısının olasılığı nedir ve ne zaman yapılabilir?
Holguin: Daha önce de söylediğim gibi, 11 Aralık toplantısı önemli bir ilerlemeydi. Teşvik edici olmakla birlikte, iki lider arasındaki diyalog süreci hâlâ erken bir aşamadadır. Bazı güven artırıcı önlemler üzerinde anlaştılar ve önümüzdeki haftalar ve aylar içinde daha fazlası üzerinde anlaşabileceklerini umuyorum.
Başlangıçtaki ivmenin güçlendirilmesi ve Genel Sekreter’in gayriresmi bir 5+1 toplantı düzenlemesine imkan tanıyacak gerçek bir güven ortamının oluşturulması için daha fazla şey yapılmalıdır. Halihazırda görüşülmekte olan birkaç güven artırıcı önlem bulunmaktadır. Tarafların önümüzdeki dönemde ilerleme kaydedebileceğini umuyorum.
İki lider arasındaki diyalog iyi hazırlanmalı, iyi yapılandırılmalı ve ilerlemek için siyasi irade gerektirmeye devam edecektir. Adadaki birçok kişi, liderlerin bir kez daha tarih yazmayı başarabileceğini umut ediyor.
Bu kadar çok başarısız girişimin ardından, bu kez sürecin gerçekten başarılı olabileceğinden emin olmamız gerekir. Kıbrıslılar ve BM için bu hayati önemdedir. Kıbrıs ve bölge, bir müzakere turunun daha başarısız olmasını kaldıramaz.
5+1 toplantısı kesinlikle olası bir sonraki adımlardan biridir, ancak bu aşamada bir takvim önermek erken olur. Önemli olan, böyle bir toplantının iyi hazırlanmış olması ve süreci ilerletme konusunda gerçekçi şanslara sahip olmasıdır. Liderler ve garantör güçlerle yürüttüğüm işbirliğinin temel amacı da budur.
Soru: Kıbrıs ziyaretleriniz sırasında sivil toplum temsilcileriyle düzenli olarak görüşüyorsunuz. Bu görüşmelerden ne çıkarıyorsunuz ve sivil toplumun rolü nedir?
Holguin: Sivil toplum, her barış sürecinin vazgeçilmez bir ortağıdır. Görüşmelerimde, istikrar, güvenlik ve gelecek neslin çok daha fazla fırsata sahip olacağı bir geleceğe yönelik güçlü bir arzu duyuyorum.
Onların görüşleri bize, bu sürecin yalnızca siyasi liderlerle ilgili olmadığını, esasen insanların günlük yaşamlarında somut iyileşmeler sağlamayı amaçladığını hatırlatıyor.
Sivil toplumun tüm kesimleri köprüler kurabilir, anlayışı teşvik edebilir ve resmî müzakere sürecini tamamlayıcı fikirler üretebilir. Katılımları, ivmenin korunması için hayati olan enerji ve bakış açılarını sürece kazandırır. Onları dikkatle dinlemeye devam edeceğim.
Yaratıcılık, kararlılık ve her iki taraftaki insanların ihtiyaç ve beklentilerini gerçekten anlama isteği çok önemlidir. Yakın zamanda kurulan Gençlik Teknik Komitesi’nin çalışmaları bu konuda herkes için mükemmel bir ilham kaynağıdır.
Soru: BM Genel Sekreteri Kıbrıs meselesini ilerletmek istiyor. Bu kez daha başarılı olacağına inanıyor musunuz?
Holguin: Bildiğiniz gibi, BM Genel Sekreteri tarafların karşılıklı olarak kabul edilebilir bir çözüme ulaşmasını destekleme konusunda derin bir kararlılık göstermektedir. Görev süresinin başından bu yana Kıbrıs meselesini ilerletmek için çok zaman ve siyasi sermaye harcamıştır.
Bizim yapabileceğimiz – ve Genel Sekreter’in benden yapmamı istediği – her olasılığı araştırmak, yapıcı işbirliğini teşvik etmek ve amaçlı müzakerelerin yeniden başlamasına imkân verecek koşulları oluşturmaktır. Taraflar işbirliğine istekli olduğu sürece her zaman umut vardır.
Genel Sekreter ve ben tüm çabayı göstermeye devam edeceğiz; ancak kalıcı barış ve refah yolunda ilerleyip ilerlemeyecekleri tamamen liderlere ve tüm Kıbrıslılara bağlıdır.
BM’nin rolü taraflara eşlik etmektir, çözüm dayatmak değildir; sürecin başarısı nihayetinde hem liderlerin hem de tüm Kıbrıslıların kararlılığına bağlıdır.
News
