Akıncı, “Yasama ve yargı etkin biçimde devrede olmalı, yetkisiz ve dayanaksız işlem yapılmamalı, görevini kötüye kullananlar cezalandırılmalıdır.”
Şefik, “Sağlam bir kamu hizmeti kurulmadığı takdirde, bir çözüm bulunsa dahi Türk toplumu zarar gören taraf olacaktır.”
Esendağlı, “İvedilikle bütün kötülüklerin anası olan üçlü kararname yöntemi terk edilmesi ve üst kademe yöneticileri liyakata ve objektif kriterlere bağlı olarak atanması gerekir.”
2018-2019 Adli Yılı dün düzenlenen törenle açıldı. Açık Öğretim Fakültesi konferans salonunda yer alan açılış törenine, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Meclis Başkanı Teberrüken Uluçay, Başbakan Tufan Erhürman, Türkiye Lefkoşa Büyükelçisi Derya Kanbay, askeri erkan, bazı bakanlar, hukuk camiası ve diğer yetkililer katıldı.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan yeni adli yılın açılış töreninde, Yüksek Mahkeme Başkanı Narin Ferdi Şefik, Barolar Birliği Başkanı Hasan Esendağlı ve Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı konuşma yaptı.
Törene, Türkiye Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve Uyuşmazlık Mahkemesi’nden yetkililer de katıldı.
AKINCI
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı yaptığı konuşmada, adliye mensupları için yoğun bir iş döneminin başladığına işaret etti.
“Yasama ve yargı etkin biçimde devrede olmalı, yetkisiz ve dayanaksız işlem yapılmamalı, görevini kötüye kullananlar cezalandırılmalıdır” diyen Akıncı şöyle devam etti:
“Yargıçlar, savcılar, avukatlar ve diğer adliye çalışanları olarak, büyük bir toplumsal beklentiye cevap vermek için bu yıl da özveriyle çalışıp, sizlere yüklenen ağır
sorumluluğun gereğini yerine getirmek için çaba harcayacaksınız.
Mahkemelerimizin sergileyeceği performans toplumsal yaşantımızın niteliğini doğrudan etkileyecektir. İyi ve adil işleyen bir yargı mekanizması, ülkemiz için hayati öneme sahiptir. Çünkü adalet toplumsal bir ihtiyaçtır.
Her toplumda dönemsel şartlara ve eğilimlere bağlı olarak değişik anlayışlar ve yaklaşımlar gelişebilmekte; böylece farklı fikirlerden farklı uygulamalar ortaya çıkmaktadır. Zaten çoğulcu demokrasinin gereği de budur.
Fakat bazı durumlarda demokratik sınırlar aşılabilmekte ve kendi düşünce ve inancını mutlak doğru sayan kimi gruplar ötekine saygı göstermeyi unutabilmektedir. Kaba kuvvete ve kendi kurallarını dayatma aşırılığına yönelenlerin esasen ters düştükleri şey, hukuk ve demokrasidir.
Bu ülkede hepimiz farklı görüşlere sahip olabilir ve birbirimizle sert fikir tartışmalarına girebiliriz. Ama hiçbirimizin bir diğerine şiddet uygulamasına ve kendi görüşünü dayatmasına müsaade edilemez.”
“HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ”
Cumhurbaşkanı Akıncı, “Hukukun üstünlüğünün”, üstüne titremekle yükümlü oldukları, taviz veremeyecekleri bir ilke ve toplumsal gücün kaynağı olması gerektiğine vurgu yaparak, devlet uygulamalarında ve toplumsal yaşam alanında hukuktan ve demokrasiden daha değerli bir ilke olamayacağının unutulmamasını istedi.
Akıncı, hukuk camiasına “hukukun üstünlüğü” ilkesinin geliştirilmesi bakımından yeni adli yılda da büyük sorumluluklar düştüğünü, fakat bu ilkenin hayata geçirilebilmesinin sadece mahkemelere ait olduğu yanılgısına düşülmemesi gerektiğini kaydetti.
“Hukukun üstünlüğünün”, bütün alanları kapsayan, toplumsal tüm katmanlara nüfuz eden bir anlayışın geliştirilmesine muhtaç olduğunu belirten Akıncı, “Hukuku üstün kılmak, yargının yanı sıra yasama ve yürütmenin; sivil toplumun, örgütlerin, medyanın ve yurttaşların ödevidir” dedi.
Cumhurbaşkanı Akıncı, “yolsuzluklardan arınmak” gerektiğini ifade ederek, “Yolsuzluk diğer yönlerinin yanı sıra aynı zamanda ciddi bir hukuki sorundur ve ortadan kaldırılması esastır. Hiçbir devlet yetkilisi ya da görevlisi, makamını özel çıkarı için kullanmamalıdır” ifadelerini kullandı.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde “Yolsuzluk Algısı” üzerine 2017 yılında ilk kez, iş insanları arasında anketler yoluyla ciddi bir araştırma yapıldığını ve rapor haline getirildiğini ifade eden Akıncı, uluslararası kabul gören yöntemlerle yapıldığı anlaşılan bu araştırmanın bulgularının iç açıcı olmadığını, anket sonuçlarının, yolsuzluğun yoğun olduğu ve yolsuzluk yapanların daha çok üst düzey yetkililer ve siyasiler arasından çıktığı şeklinde yaygın bir algının var olduğunu ortaya koyduğunu kaydetti.
ŞEFİK
Yüksek Mahkeme Başkanı Narin Ferdi Şefik, yaptığı konuşmada,2017 yılı raporlarına göre, ceza davalarında rekor bir yükseliş olduğunu vurgulayarak, geçen yıla oranla
ceza davalarında yüzde 51.26’lık bir artış olduğunu kaydetti.
Şefik, bu oranın ülkedeki uyuşturucu sorununun rekor düzeydeki artışına; ülkeye giriş çıkışların ısrarla yeterli denetlenmemesine bağlı olarak yeterli parası olmayan kişilerin ülkeye girişlerine izin verilmesine, öğrenci olarak giren kişilerin bu statülerinin devam edip etmediği kontrol edilmediğinden adeta bu kişilerin suç işlemeye teşvik edilmesine; trafikte yetersiz denetim neticesinde her kişinin kendi kurallarına göre araç kullanmasına ve ayrıca 18 yaşında sadece, 10 zorunlu ders sonrası gençlere ehliyet verilerek suç işlemelerinin adeta teşvik edilmesine bağlanabileceğine dikkat çekti.
Yüksek Mahkeme Başkanı Şefik, bu yıl hukuk davaları sayılarında bir düşüş yaşandığına dikkat çekerek, bu tablonun önümüzdeki yıl tekrarlanmasının ise
mümkün olmayacağını söyledi.
Şefik, 2017-2018’e bakıldığında davalarla ilgili yoğun bir yıl geçirildiğine işaret ederek, her mahkemede önemli ve toplumda yankı yaratan pek çok karar verildiğini, buna ek olarak da yoğun bir seçim takvimi yaşandığını anımsattı.
Yargının Görevi
Bu dönem içinde yargı ile ilgili olumsuz söylemlere bakıldığında ise, davaların geç neticelendiği, icra yetersiz olduğu için verilen hükümlerin tatmin edilemediği yönündeki şikayetlerin ağır bastığını ifade eden Şefik, bu sorunların uzun yıllardır devam ettiğini, bu sorunlara çözüm bulmanın Yargı’nın görevi olduğu söyledi.
Tüm olumsuz gelişmelere rağmen çabalarının devam ettiğini belirten Şefik, dünyanın birçok yerinde ekonomik koşulların zorlaştığı bu günlerde, KKTC vatandaşları olarak sıkıntılarının bir o kadar daha büyük olduğunu kaydetti. .
ÇOK TÜKETEN BIR TOPLUM
Şefik, “Dünyadan tecrit edilmiş KKTC maalesef fazla üretemeyen, ancak çok tüketen bir toplumdur. KKTC’ne ithal edilen emtiaların çoğu, nereden gelirse gelsin, döviz üzerinden fiyatlandırılmaktadır. Ülkemizdeki gayrımenkul fiyatları, kira mukavelelerine konu kira miktarları, araç fiyatları hep döviz bazlıdır. Bu durumda resmi para birimi Türk Lirası olmasına rağmen ülkemizdeki son döviz patlaması veya Türk Lirasının değer yitirmesi, her kesimi çok olumsuz bir şekilde etkilemiştir” dedi.
Yargının da bu etkilenmeden muaf olmadığını vurgulayan Şefik, şöyle devam etti:
“ Yargı mensupları da yargıda görevli personel de şahsen etkilenmekte, bunun yanında Mahkemenin bütçesine verilmiş olan meblağlar, bilhassa inşaat-tadilat kaleminde ve teknik cihaz alımlarında yetersiz kalmaktadır. Netice itibarı ile mevcut sorunlarımız daha da büyümektedir.”
Konuşmasında, “Tüm kurumlarda çalışanların işgal ettikleri pozisyonlarla ilgili uygun eğitimi almış olmalarına dikkat edilmeli, mevcut geçici personelin sınavdan geçirilerek kamu görevine girmek isteyen diğer vatandaş gibi bilgilerinin ölçülmesi, sınav tüzüğü en uygun kişinin seçilebilmesine olanak sağlayacak şekilde düzeltilmeli, 3’lü kararname ile göreve getirilen pozisyonlar azaltılmalı, parti rozetine, yakınlığa veya cinsiyete bakarak görev veya terfi verilmemeli, sadece görevini en iyi yapan ödüllendirilmelidir” ifadelerine yer veren Şefik, bunlar yapılamadığı müddetçe kendi bünyemizde herhangi bir ilerleme kaydedilemeyeceğini, dış temaslarda veya kurumsal ilişkilerde de gerekli saygıyı göremeyecek ve büyük sorunlar yaşanacağını kaydetti.
“LIYAKAT”
Liyakata önem verilmediği, kim olursa olsun görevin gereğini yapmak öğrenilmediği sürece kamunun düzelmesinin mümkün olmadığını vurgulayan Şefik, “Sağlam bir kamu hizmeti kurulmadığı takdirde, Kıbrıs’ta bir çözüm bulunsa dahi oluşacak yeni yapıda, mevcut bilgi yetersizliği ve liyakat eksikliği nedenleri ile Türk toplumu zarar gören taraf olacaktır” dedi.
ESENDAĞLI
Barolar Birliği Başkanı Hasan Esendağlı, , 2018 – 2019 Adli Yıl açılış töreninde konuştu.
Esendağlı Kıbrıs sorunu ve sonuçlarına değinerek başladığı konuşmasında “İsmi, sorun kelimesiyle bir isim tamlaması haline gelen bir ülkede doğduk, büyüdük, yaşıyoruz. Kıbrıs’ta nesiller değişiyor ama bir türlü çözüme kavuşturulamamış olan Kıbrıs Sorunu’nun özellikle Kıbrıs’ın kuzeyinde toplum ve kişiler üzerinde yarattığı geçicilik duygusu değişmiyor” dedi.
Kuzey Kıbrıs’taki Kıbrıs Türk toplumunun, yakın tarihi oluşturan olaylar silsilesinin sonucunda, “uluslararası hukuka” ve “uluslararası topluma” entegre edilememiş bir yapı içerisinde kaldığına işaret eden Esendağlı, özünde mevcut sürer durumun sona ermesi neticesini taşıyan çözüm beklentisinin, Kıbrıslı Türklerde yaşadıkları dönemin geçici olduğuna ilişkin bir inanç yarattığını söyledi.
“DAHA YAŞANILABILIR GÜNLER”
Kıbrıslı Türklerin çözüm gerçekleşene kadar kendilerinin ve çocuklarının bu ülkedeki geleceğini sağlamak adına üretmeye devam etmesi gerektiğini belirten Esendağlı, “Bu ülkede yaşayan herkes kendi alanında, kendi imkanları, yeteneği ve bilgisi elverdiğince, iyi niyetle ve çalışkanlıkla ürettiği takdirde, bu sıkıntılı dönem, daha yaşanılabilir günlere evrilebilir diye düşünüyorum, ya da böyle düşünmek istiyorum.”
Hasan Esendağlı, bu dönemde barolarda temsiliyetin oldukça genç bir avukat jenerasyonu tarafından gerçekleştirildiğini belirterek, bu avukatların, tamamen gönüllülük esasıyla kendi profesyonel uğraşlarının yanı sıra gerek mesleğin, gerekse toplumun ortak faydası için üretim çabası içerisinde olduğunu kaydetti.
“Hukukçular çok şey üretebilir”
Barolar Birliği Başkanı Hasan Esendağlı, hukukçuların iyi niyetle çalışmasının, adalet, demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü, toplumsal cinsiyet eşitliği gibi idealleri sağlayacağını veya bunları koruyup güçlendireceğini belirtti.
Bu ideallerin sağlanmasının tek başına hukukçuların elinde olmadığını ama bu işin mutfağında çalışan veya başka bir deyişle sahada olanın hukukçular olduğunu kaydeden Esendağlı, “Biz kendi alanımızda, kendi bilgi ve yeteneğimiz elverdiğince üretelim. Bu elbette ki emek ve fedakarlık da gerektirecektir. Ülkedeki tüm kesimlerin aynı şeyi yaptığını düşünelim” dedi.
“Temel taş liyakat”
Esendağlı, üretimin önünü açabilmek ve üretim için toplumun tüm kesimlerini motive etmek adına yapılması gerekenler konusunda devlete çok şey düştüğünü belirterek, “Her şeyden önce ve herkesten önce devletin kendi üretim verimliliğini yani hizmet verimliliğini gözden geçirmesi gerekmektedir. Bu gözden geçirme yapıldığında ortaya çok hoş bir tablonun çıkmayacağı açıktır” ifadesini kullandı.
KÖTÜLÜKLERIN ANASI
Hasan Esendağlı, KKTC yurttaşlarının devletine olan inanç ve bağlılığının dibe vurduğu bir dönem yaşandığını ve ülkenin, sırf bu sebeple dahi büyük sıkıntılara ve tehlikelere gebe olduğunu belirterek, “Uluslararası tanınmışlık başka bir meseledir. Toplum bireylerinin kendi devletini bir üst çatı olarak görmesi ve benimsemesi, aidiyet hissetmesi başka bir şeydir” dedi.
İnsanların devlete olan inancını yitirmesindeki en büyük etkenlerden birinin kamudaki liyakat sorunu olduğuna inandığını kaydeden Esendağlı, ivedilikle kamu bürokrasisindeki bütün kötülüklerin anası olan üçlü kararname yönteminin terk edilmesi ve üst kademe yöneticilerinin liyakata ve objektif kriterlere bağlı olarak atanmasının sağlanmasından başlanması gerektiğini söyledi.
3. SAYFA
05 Aralık 2024SPOR
05 Aralık 20243. SAYFA
05 Aralık 2024SPOR
05 Aralık 2024SPOR
05 Aralık 20243. SAYFA
05 Aralık 20243. SAYFA
05 Aralık 2024